SAFRANBOLUDA YEMENİCİLIK TARIHCESI
Yemeni, bir ayakkabı çeşididir. Kaba fakat sağlam bir yapıya sahiptir. Genelde köy şartlarında yaşayan kişilerin tercih ettiği ayakkabı yemeni ayakkabısıdır Diğer bir çeşit olan ağaç çivili kundura ayakkabıya göre daha ucuzdur.
Yemeni, tamamen el emeği ve el dikişiyle imal edilmiştir.
Safranbolu’da derinin işlendiği büyük bir tabakhanenin yer alması, Safranbolu'da yemenicilik ile saraç sanatının ilerlemesinde bir fayda sağlamıştır. Deriyi fabrika şartlarına işlemek üzere; 1922-1924 yılında bir fabrika kurulmuş ise de kazan patlaması nedeniyle tekrar çalıştırılmamış ve eski usulle deri işlemeye devam edilmiştir. Mevcut makinalar daha sonra Gerede tabakhanesine satılmıştır.
Bir ayakkabı çeşiti olan yemeni imalatı, yemeniciler arastasındaki dükkanlarda yapılmıştır. Yemeniciler Arastasına, Safranbolu’da genellikle Arasna Çarşısı denilmektedir.
Köprülü camii külliyesinin bakım ve onarımı sağlamak amacıyla; inşa edildiği düşünülen bu arastada; herbiri 7 – 20 m2 arasında değişen 48 dükkan bulunmaktadır. Köprülü Cami avlusuna girilen kemerli büyük kapı üzerindeki taş tabelada yazılı 1661 tarihinden itibaren, bu çarşının var olduğu düşünülebilir. Aynı eşyanın satıldığı dükkanların bulunduğu yer olarak bilinen arasta çarşısı, Safranbolu’larca arasna çarşısı olarak isimlendirilmiştir. Osmanlılar ve Cumhuriyetin ilk yıllarında; 12 m2‘lik bir dükkanda beş kişinin çalıştığı düşünülürse, Yemeniciler arastasının önemli bir merkez olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Cami avlusu yanında yer alan çarşı iç içe iki elips şeklinde; dıştakinin içi ile içtekinin dışı arasında sıralanan dükkanlar, kaldırım taşlarıyla döşenmiş sokağa açılmaktadır. Ortadaki dükkanlar sırt sırta yerleştirilmiş, cami avlusu küçük kapısı tarafından arastaya giriş kapısına karşı gelen üç cepheli bölüm kahvehane olarak planlanmıştır. Kahvehane içersinde çepeçevre sedirler ve önlerinde ahşap sandalye ve üzeri mermer konmuş masalar yerleştirilmiştir. Duvarda çepeçevere bulunan raflar ise, ihtiyaç duyan çarşı esnafının kalıplanmış yemeni ve mestlerin kurutulması için hazırlanmış ortak bir mekan maksadına yöneliktir. Bu kahvehane aynı zamanda çarşı esnafının toplantılarını yaptığı bir mekandır. Sadece erkeklerin katıldığı nişan duası burada yapılır, gelenlere şerbet ve lokum edilirdi. Köprülü Cami avlusundaki giriş kapısı ile kahvehane giriş kapısı arası arasta çarsının en geniş bir alanıdır. Bu alan elinde megafonu ile ilanları okuyan tellal için çarşıdaki en uygun yerdi. Çarşı içinde iki yalaklı bir çeşme vardır. Musluğu olmayan yalaklardan biri genellikle gön ıslatılması maksadıyla kullanılırdı. Bitişiğindeki diğer musluklu çeşme duvarının tam arkasında bina içinde kalan çeşme de kahvecisinin kullanımı içindir.
Dükkanlar arası zemin kaldırım taşları ile kaplanmıştır. Bu taşlar yağmur sularının rahatça akmasını teminen sokak ortasına doğru meyilli döşenmiştir.
Arastadaki dükkanların önemli bir özelliği vardır. Dükkan kapısından içeriye, sokağın meyline bağlı olarak 15-40 cm yukardan taş bir basamaktan girilir. Hemen girişte kapı genişliğinde dükkan döşemesinden biraz düşük kare şeklinde bir alan vardır.
Ön cephe camekandır. Camekan altı yaklaşık 50 cm yükseklikte alt kenarından döşemeye menteşe ile bağlı bir ahşap kapak bulunur. Genelde camekanlar yukarı veya yanlara açılabilir olarak yapılandırılmıştır. Safranbolu’da haftada bir gün kurulan pazar, ki cumartesi gününe rastlar; bu camekanlar açılır ve hemen altındaki menteşeli kapakta döşeme ile aynı hizada olacak şekilde açılarak yemenilerin sergilendiği bir mekan oluşturulurdu. Dükkanlar camekanı tamamen kapatan; ya iki veya üç parçalı menteşe ile bağlı yukarıya doğru katlanabilir kapak veya camekan yanı bitişik duvar hizasında toplanabilen 20-25 cm genişlikte ahşaptan yapılmış katlanabilir kepenkleri haizdir. İş çıkışı bu kepenkler kapatılır, emniyete alınır ve kapısı kilitlenir.
Dükkanın üç duvarında yerden 1,5 – 2 metre yükseklikten tavana kadar 30 – 40 cm aralıklı raflar yapılmıştır. Bu raflar, malzemeler ve kalıplanan yemeni ve mestlerin sıralanıp kurutulması maksadına yöneliktir. Raf önünde, raf tahtasına aralıklı olan çakılmış olan çivilere üretilmiş yemeniler asılırdı.
Döşeme, 5-6 cm kalınlıkta hatıldan yapılmıştır. Böylece tezgahta muşta ile gön dövülürken darbe ve titreşimlerden döşemenin etkilenmemesi ve muşta seslerinin sönümlenmesi amaçlanmıştır. Döşeme altındaki yerlerden de maksimum derece istifade edilmiştir. Dükkanın ortasındaki kapak açıldığında aşağı inilebilir Duvardaki raflarda hafta içinde hazırlanmış satışa sunulacak yemeniler depolanabilir. Döşemede duvar önlerinde kapak açılıp, eğilerek alınabilecek derinlikte daha küçük gözler vardır. Genellikle bu gözlere imalatta kullanılacak kalıplar konulurdu.
Duvar önünde iskemle ve onun önündeki 55-70 cm çapında 30-60 cm yüksekliğindeki meşe gövdesinden kesilmiş ve üç ayak ilaveli tezgah vardır. İskemleye oturulup tezgahta iş yapılırken sağ ve solunda duvarda, teber, bıçak, masat ve benzeri kullanacak aletler kolayca alınacak şekilde yerleştirilmiştir.
Tezgah, teber, bıçak ve muştanın kullanılmasından dolayı aşınan yüzeyi, çukur ve izlerin yok edilmesi için zaman zaman rendelenmektedir.
Tavan ahşapla kapatılmıştır. tavan altı; yine satış için dikilmiş yemenilerin asıldığı birbirine paralel çubuklarla donatılmıştır. Bir çift yemeninin her biri birbirine 15 -20 cm’lik bir iple bağlanıp, bu çubuklara asılırdı.
İki kapısı bulunan çarşıdaki dükkanların üstü oluklu kiremitle kaplıdır. Dükkanların arası sokaklarının üzerini saçak hizasında asmalar örtmüştür. Asmanın dal ve yaprakları yazları güneş ve sıcaktan koruduğu gibi toplanan üzümlerinin satışından sağlanan gelirle ya çarşının bir ihtiyacı karşılanmakta veya topluca yaz ayında bir gün erfane (piknik) yapılmaktadır. Üzümler olmamış haliyle koruk yapmak üzere satışa sunulduğu da olurdu. 1955 yılında Safranbolu'da su şebekesi devreye alınınca, su bağlantısı olmayan çeşmeye musluk takılarak şehir suyu bağlantısı yapılmıştı. Alınan su hortumuyla da sıcak yaz günlerinde arastanın sokağına su serpilir. Bu şekilde bir süre serinlik sağlanırdı.
Yemeni imalatında kullanılan tüm hammaddeler Safranbolu ve yakın çevresinden sağlanmaktadır. Sadece bazı türde ökçenin tabana birleştirilmesinde kullanılan gebgebi ile isteğe bağlı olarak tabana çakılması istenilen kabara İstanbul’dan getirtilirdi.
Dükkanların soğuk havalarda ısıtılması, dükkan önünde mangalda yakılan meşe kömürünün korlaşmasını müteakip içeri alınmasıyla sağlanmıştır. Daha sonraları saçtan yapılan sobalar kullanılmaya başlanmıştır. Sobalarda yakılan odun, köylülerce eşek ve katırlara yüklenilerek çarşıya getirilirdi. Bu odunların bir ucu sivri V-şeklinde diğer ucu ise iç kısmı çukur V-şeklinde, boyları 40-45 cm civarında kesilirdi. Diğer bir ifade ile; odun kesmede bu estetiklik, odunun daldan ikişer balta darbesiyle kesilmesiyle sağlanmıştır. Odunların hepsi aynı boydadır. Odunlar, hayvan sırtına yüklenirken sivri V-uçlar daima ön tarafa getirilmiş olurdu. Arkada kalan çukur V-uçlara bakılarak odun alınırdı.
Yemenicilik Arastasında yemeniciler, 1910 yılında lav edilene kadar lonca düzenine göre idare edilmiştir. Ancak, arastada, 1940 yılına kadar lonca geleneği devam etmiştir. Lonca sisteminde seçimle gelen yönetici, düzeni sağlamak, usta sınavını yapmak, kaliteli yemeni üretiminin devamlılığını sağlamak üzere kontrol etmek, çıkabilecek anlaşmazlığı çözümle neticelendirmek, sıkıntıda olan esnafa çare bulmak ve benzeri görevleri olmuştur.
Kurtuluş savaşı yıllarında yemeniciler ordumuzun yemeni ihtiyacını karşılamak üzere yoğun çalışmalar da bulunmuşlardır. Yemeniciler savaşan askerlerimize yemeni dikerlerken, hanımlar da malzemesi ordu tarafından verilen pazen ve pamuklu kumaşlardan asker yeleği dikmişlerdir. Ankara ile olan ilişkiler Askerlik Şubesi ve onun başkanlığında kaymakamlık ve belediyenin birer temsilci verdiği TEDARİK’i VESAİTİ KOMİSYONU vasıtasıyla organize edilmiştir. Yemeni ve asker yeleği bedelleri ise komisyon tarafından zamanında ödenmiştir.
Yemenici esnafı, civarda bulunan yerleşim merkezlerine de haftada bir gün ürünlerini pazarlamak maksadıyla gitmişlerdir. Toprakcuma, Aşağı Pazar (Iğdır-Araç), Eflani, Eskipazar’a at ve hayvan sırtında yıllarca bu uğraşılarına devam etmişlerdir. Satılacak olan mallar, pazarın uzaklığına göre bir-iki gün önceden nakliye hizmeti yapan katırcılara verilmekte, kendileri ise daha sonra da kendileri at, eşek üstünde yola koyulmakta idiler. Karayollarının ulaşıma açılması ile önce kamyon daha sonra otobüsle pazara gidip gelmişlerdir. Demiryolunun ulaşımının açılmasıyla Eskipazar’a gidenler bu kez trenle yolculuk yapmışlardır. Cildekısık karayolu tünelinin açılmasıyla da otobüsle Eskipazar’a aynı gün gidip gelmek mümkün olmuştur.
Arasta çarsınının köprülü camii avlusundan girişteki geniş alanında kahvenin önünde, gezerek duyuru görevini yapmakla görevlendirilmiş tellal, elindeki megafon olarak kullandığı huniden esnafa seslenirdi. Gerekli ilan ve haberleri çarşı içinde dolaşarak duyurulmasını sağlarlardı.
Arasta’da çalışma sabahın erken saatlerinde başlar, akşam havanın kararmasına kadar devam ederdi. Dükkânı sabahleyin çıraklar açar, kış günlerinde ise odun ( meşe) kömürünü mangalda dışarıda yakmaya başlardı. Kömürlerin korlaşmasından sonra mangal içeriye alınırdı. Akşam eve dönüşleri, genellikle hava kararmadan önce evde olacak şekilde ayarlanırdı. Hava karardıktan sonra gerektiğinde dükkânlarındaki çalışmalarına, gaz lambası ışığı altında devam etmişlerdir. Safranbolu'ya Temmuz 1950'de elektrik gelmesiyle esnaflardan bazıları dükkânlarına elektrik bağlatmışlardır.
Akşam üstü esnafın dükkanını kapatıp evine döndükten sonra; geceleri emniyeti sağlamakla görevli olan gece bekçisi, Arasta çarşısına girer ve tüm dükkanların kapılarını ve kepenklerinin kilitli olup olmadığını tek tek kontrol ederdi. Açık unutulmuş olanlar ya sahiplerine haber ulaştırılır veya korumaya alınırdı. Bu kontrol şehirdeki tüm arasta ve dükkanlar içinde geçerliydi.
Yemeniciler arastasında çalışanların çoğu yemenicidir. Bunlar arasında 2-3 dükkanda kundura imalatı yapanlar, 1-2 dükkanda sayacılar vardı. Yemeni ve mest imalatı yapan kişilere dikici de denilirdi. Kunduracılar ile sayacılar göğsünü de kapatan dizlerinin altına kadar uzanan bez önlük kullanırlar. Ancak kunduracı önlüklerinde göğsünü koruyan kare şeklinde kalın deri veya ince kösele dikilmişti. Dikiciler, yemeniciler tamamen deri olan önlük kullanırdı.
Yemeni esnafı çalışırken deriden yapılmış ve belinden itibaren dizinin altına kadar uzanan bu önlüğü kuşanırdı. Deri önlüğün kuşağı da deri şerittir. Kuşağı, belinden arka tarafta bağlardı. Bu haliyle, diğer esnaflardan ayrılmakla beraber, onu diğer esnaflardan ayıran asıl önemli özelliği serçe parmağındaki nasırıydı. Serçe parmağının ayasına yakın bölümünde ve dışta kalan bu nasır, gön ve derinin kesilmesi esnasında kesici aleti olan teber’in tutuş şeklinden dolayı oluşmaktadır. Teber’in sap kısmı işaret, orta ve uzun parmaklarla kavranır, teber’in yuvarlak olan ahşap baş kısmına üstten baş parmakla bastırılır. Serçe parmak ise, teber sapının önünden geçirilerek kavranır ve parmak ucu avuç içine kıvrılmış olurdu. Teberi bu şekilde tutarak gön veya deri kesimi esnasında; teber bir taraftan baş parmakla aşağı doğru bastırılırken, diğer taraftan kavrayan parmaklar ve serçe parmağı ile ileri doğru itilir. Bu şekilde kesme işi gerçekleşirdi. Teberin bu şekilde tutulması sebebiyle serçe parmağın el ayasına yakın üst bölümü nasır bağlardı. Parmağındaki bu nasır sayesinde, diğer yerlerde tanımadığı meslekdaşları tarafından hemen tanınmış olurdu. Teberle kesim esnasında, parmakların teberi kavraması ve kol kuvveti ile ileri hareketle deri kesilirken özellikle kalın olan gönün kesilmesi esnasında gövde de bu harekete iştirak ederdi. Bu nedenle iskemle ve tezgah yüksekliği buna uygun olmasına özen gösterilirdi.
Parmaktaki bu nasır, yemenicinin mesleki bir nişanı sayılmaktadır.
Gönün muştalanması sırasında çıkan muşta sesleri de Arasta Çarşısının bir özelliğidir.